GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

Namaz Nasıl Kılınır?

Namaz Nasıl Kılınır?

1- Namaza Girmek

ım! Beni affet, bana merhamet et, eksiklerimi kapat.)" gibi kısa bir dua okur. Kısa bir bekleyişten sonra tekbir getirip tekrar secdeye gider. İkinci secdeden sonra başını kaldırıp oturur. "İstirahat celsesi" denilen bu oturuştan sonra veya hiç oturmadan ayağa kalkar.

Abdest alan (veya abdestli olan) kişi, namaz kılmak isteyince, beden, elbise ve namaz kıldığı yerdeki necaseti (varsa) temizler; göbekle diz kapakları arasındaki vücut bölgesini örter ve ayağa kalkıp Kıbleye karşı durur. Ayaklarını bir karış kadar birbirinden açar. Belini ve dizlerini dik tutar. Başını göğsüne doğru biraz eğmesi, huşu duymak ve etrafa bakmamak için daha iyidir. Gözleriyle secde mahalline bakar. Bir direk veya duvar karşısında durmak, bakışlarını zapt etmek ve zihnini dağıtmamak için daha iyidir. Namaz boyunca başı veya gözleriyle sağa sola dönmez ve seccadenin ötesine bakmaz.

Şeytandan korunmak için "Nas" sûresini okur. Kamet getirir. Kılacağı namazı niyet eder. Niyet kalb iledir. Ancak, bazı âlimlere göre, onu sözlü olarak tekrarlamak da müstehabtır. Niyetlerin klişeleşmiş ifadeleri yoktur. Önemli olan, ne yaptığını bilmek ve bunu kararlaştırmaktır.

Namaz kılan kimse erkek ise, niyet getirirken ellerini açar ve başparmakları kulak memelerine değinceye kadar onları kaldırıp Kıbleye karşı tutar. (Kadın ellerini bu kadar kaldırmaz.) Parmaklarını birbirinden biraz açar. Bu halde tekbir getirir ve ellerini indirip göbeğinin biraz yukarısında (kadın buradan da daha yukarıda) kavuşturur. Sağ elinin içiyle sol elinin bileğini tutar. Şehâdet parmağıyla orta parmağını koluna doğru uzatır. Bir rivayete göre, Allah Rasûlü (sa), tekbir getirince ellerini önce yanlarına doğru salardı; okumaya başlayınca da onları kavuştururdu. Ancak bu rivayet zayıftır.

2- Ayakta Okumak

Tekbirden sonra, namaz kılan kimse Şafiî ise, "Veccehtu", Hanefî ise, "Sübhâneke" okur. Ancak, bu ikisini birlikte veya bazen onu, bazen bunu okumak en iyisidir. Çünkü, ikisi de sahih yollarla rivayet edilmiştir. (Bir hak mezhebe bağlı olmak, mümini diğer hak mezheplerdeki faziletli ve sevaplı amellerden ve bunların tatbik ve ifâ şekillerinden uzaklaştırmamalıdır. Çünkü dinimizin güzellikleri dört hak mezhebe serpiştirilmiştir. Bu sebeple, bir mezhebe hapsolup diğer mezheplere aldırmayan bir kimse, bu dinin pek çok fazilet, güzellik ve sevaplarından kendisini mahrum bırakır. Biz burada, iki mezhebe göre de hükümleri açıklarken, bu mezheplerden yalnızca birine uymanın gerektiğini düşünmedik. Bununla, bu dinin iki mezhebe yansıyan genişlik, kolaylık ve güzelliklerini göstermek istedik.) Bundan sonra, Eûzu, Besmele ve Fâtiha'yı okur. (Hanefî mezhebine göre, imamın arkasında olanlar, Fâtiha'yı okumazlar. Lâkin, İmam Muhammed'in görüşüne dayanan Hanefî âlimleri, ihtiyaten bunların da Fâtiha'yı okumalarını tercih etmişlerdir. Çünkü, sahih hadiste "Fatiha'sız namaz olmaz." buyurulmuştur.) "Dad"ı "Za" mahrecinden uzaklaştırır. Fâtiha'yı bitirdikten bir iki nefes sonra "Âmin!" der ve bunun "A" sını uzatır. Bundan sonra ilk iki rek'atta bir sûre veya birkaç âyet kıraat eder. Buna "zamm-ı sure" denir. Akşam namazında kısa, sabah namazında uzun, öğle, ikindi ve yatsı namazlarında ise orta uzunlukta sûreler okumak sünnettir. Sabah namazıyla akşam ve yatsı namazlarının ilk iki rek'atlarında bunları sesli, öğle ve ikindi namazlarıyla akşam ve yatsı namazlarının son rek'atlarında gizli okur. Şafiî mezhebine göre, sesli okumak sünnet iken, Hanefî mezhebine göre, İmam için bu vaciptir. Kaza namazlarında da hüküm budur. (Buna göre, meselâ, sabah namazı güneş doğduktan sonra cemaat halinde kaza edilirse, imam kıraatleri sesli okur.) Eûzu, iki mezhebe göre de gizli okunur. Besmele ise, Şafiî mezhebine göre açık namazlarda sesli okunur. Hanefî mezhebine göre ise o da her zaman gizli okunur. Şafiî mezhebine göre, Besmele Fatiha'nın bir âyetidir. Bu sebeple onun gibi okunur. Hanefî mezhebine göre ise o böyle değildir. Yalnızca teberrük için okunur. Zamm-ı sûre'den bir iki nefes sonra ellerini, içleri Kıble tarafına gelecek biçimde göğüs hizasına kadar kaldırıp tekbir getirir ve rükû'a gider. (Hanefî olanlar ise, sadece ilk tekbirde ellerini kaldırırlar. Diğer ara tekbirlerinde ellerini kaldırmazlar.)

3- Rükû Etmek

Rükû'a gidince elleri diz kapaklarına yetişecek kadar eğilir. Diz kapaklarını dik, belini ve başını düz tutar. Avuçlarıyla diz kapaklarını kavrar ve parmaklarını aşağıya doğru uzatarak birbirinden biraz uzaklaştırır. Bir, üç veya yedi kere "Sübhâne Rabbi'yel Azîm" der. (Bu, "Büyük olan Rabbimi tenzih ve takdis ederim" demektir. Kul bu zikri yapmakla, Allah Teâlâ'nın, "Büyük olan Rabbini tenzih ve takdis et!" emrine (Vakıa, 74, 96) uymuş olur.) Bundan sonra yukarıya doğru kalkıp "Semiallahu limen hamiden" der. (Bu, "Allah, kendisine hamd edeni duyar." demektir.) Ve ellerini rükuâ giderken yaptığı gibi tekrar kaldırır. Belini doğrultup kısa bir müddet bekler. Şafiî ise, sabah namazının ikinci rek'atının burasında kunut duasını okur. Bundan sonra tekbir getirerek secdeye gider.

4- Secde Etmek

Diz üstü yere kapanır, ellerinin içlerini, alın ve burnunu yere bırakır. Elleri omuzlarının hizasında olur. Erkek ise, dirseklerini yanlarından, karnını da uyluklarından biraz uzaklaştırır. Parmaklarını bitiştirip Kıble tarafına doğru uzatır. Köpeklerin yaptığı gibi, kollarını yere serip başının iki tarafında uzatmaz. Secdede bir, üç veya yedi kere "Sübhâne Rabbi'yel A'lâ" der. (Bu, "En yüksek olan Rabbimi tenzih ve takdis ederim." demektir. Bu zikirle de, "En yüksek olan Rabbini tenzih ve takdis et." emrine (A'lâ, 1) uyulmuş olur.) Tekbir getirerek başını kaldırır ve dizlerinin üzerinde oturur. Ağırlığını sol bacak üzerine verip sağ ayağını dikleştirir. (Bu, erkek için sünnettir. Kadın ise, iki ayağını sağ tarafa doğru yatırır.). Ellerini açık bir şekilde diz kapaklarının hizasında uyluklarının üzerine bırakır. Bilirse, "Allahümeğfirlî verhamnî vecbürnî (Allah’

İkinci rek'atta buraya geldiğinde iki rek'atlı namazlarda burada farz olan teşehhüdü, daha fazla rek'atlı olanlarda ise sünnet teşehhüdü okur.

5- Tahiyyât Okumak (Teşehhüd)

Şafiî kişi, tahiyyât okumak için otururken, sağ elini yumruk biçiminde kapatır, şehâdet parmağını ise serbest bırakır.

Şehâdet'i (eşhedü) okuduğu zaman, "illallah" dediğinde bu parmağını yukarı kaldırır ve selâm verinceye (veya ayağa kalkıncaya) kadar onu hareketsiz bir şekilde öyle bırakır. (Hanefi olan kişi ise, "illallah" dedikten sonra parmağını aşağı indirir.) Birinci teşehhüdü, "Allahümme salli alâ Muhammed" cümlesine kadar okur. (Hanefi olan ise, "ve eşhedu enne Muhammeden abduhu ve Rasûluhu" sözüne kadar okur.) Buradan ayağa kalkarken tekbir getirir ve (Şafiî olan kişi) ellerini Kıbleye karşı açık bir şekilde (kadın daha az olmak üzere) yukarı kaldırır. Son teşehhüdü bitirdikten sonra, bilirse dua okur. Ondan sonra başını sağ omuzuna doğru çevirerek selâm verir. Ardından bunu sol tarafta tekrarlar. Arkadakilerin görebilecekleri kadar yanağını çevirmesi sünnettir. Selâm verirken iki yanındaki melekleri selamlamayı düşünür. Cemaat halinde ise, bununla birlikte imam cemaati, cemaat da imamı selamlamayı niyet eder.

Şafiî mezhebine göre, bütün rek'atlarda Fatiha okumak farzdır. Hanefî mezhebine göre ise, bu ilk iki rek'atta vaciptir. Son rek'atlarda ise, bir görüşe göre vaciptir, bir görüşe göre vacip değildir. (Fakat, üç hak mezhepte Fatiha okumak farz olduğu için, Hanefî mezhebinin de birinci görüşüyle amel etmek lâzımdır.)

Tek başına namaz kılan, tekbirleri kendisi duyacak şekilde yavaş bir sesle okur. İmam ise, onları cemaate duyurur.

Fatiha'nın açık okunduğu hallerde, Şafiî mezhebine göre "Âmin!" sözü de açık söylenir. Namaz cemaat halinde kılmıyorsa, memumlar bunu imamla birlikte söylerler.

Kunutta ve diğer dualarda eller göğüs seviyesinde ve öne doğru açılır.

Şafiî mezhebine göre, tesbihatı, namaz kıldığı yerde yapmak müstehabtır. İmam cemaate dönerken veya cemaat kalkıp giderken sağ taraftan dönmek daha iyidir.

(Namaz kılma bahsini şöyle özetleyebiliriz: Namazın farzları iki kısımdır. Namaza girmeden evvelki farzlar beş tanedir:

1- Abdest.

2- Vücut, elbise ve yer temizliği.

3- Vaktin girmesi ve bunu bilmek.

4- Avret yerini örtmek.

5- Kıbleye dönmek.

Namazdaki farzlar Şafiî mezhebine göre on üç tanedir:

1- Niyet getirmek (Hanefî mezhebi, niyeti namaza girmeden evvelki farzlardan saymıştır).

2- Güç yetmesi halinde farz namazlarda kıyam, yani ayakta durmak.

3- İhram (diğer adlarıyla, tahrim ve iftitâh) tekbiri (Niyetten sonraki tekbir).

4- Bütün rekâtlarda Fatiha okumak.

5- Rükû yapmak ve rükû'da bir iki nefes kadar durmak.

6- Rükû'dan kalkıp dik durmak.

7- Her rekâtta iki kere secde etmek ve bu secdelerde biraz durmak.

8- İki secde arasında oturmak ve biraz durmak.

9- Son oturuş.

10- Bu oturuşta teşehhüd (ettehiyyât) okumak.

11- Son teşehütte Peygambere salavat getirmek.

12- Birinci selâm.

13- Namazı bilinen tertiple kılmak.

Hanefî mezhebine göre, bu on üç amelden altısı farzdır. Bunlar şöyledir:

1- İhram (veya tahrim ve iftitah) tekbiri.

2- Kıyam.

3- Tek başına namaz kılınması halinde ilk iki rek'atta Kur’ân’dan bir uzun veya üç kısa âyet okumak.

4- Rükû.

5- Secde,

6- Son oturuş.

Geriye kalan hususların bir kısmı vacip, bir kısmı da sünnettir. Farz ile vâcib arasındaki fark ise şudur: Farzı terk etmek namazı bozar. Vacibi terk etmek ise sehiv secdesini gerektirir. Bu mezhebe göre, Fatiha ile birlikte zamm-ı sure okumak, ilk oturuşu yapmak, ikinci oturuşta tahiyyât okumak, vitirde kunut okumak vaciptir.)

 

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol