º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©
NAMAZ.!
Namaz Mü'minin Miracıdır...
Namaz tartışmasız biçimde İslam dininin temelidir.
Namazın miraçta emredilmesi Allah'ın müslümanlara verdiği özel bir nimettir.
Gerçek ve hakiki namazda kul, Miracın hikmetlerine yaklaşır.
Böylece insan kulluğun ufuk noktasına yücelir.
Bizim günlük namazlarımız, böyle muhteşem bir yücelmeye eğitim mahiyetindedir. Yani bütün inananlar hangi şekilde olursa olsun, namaz kılarak ahlaklarını arıtır ve insanlığın haysiyetli yapısına ulaşır. Bugün yeryüzünde yüz milyonlarca insan, eksiği ile, yanlışı ile namaz kılmaktadır, riyakârca kılınan namazlar dışında bütün namazlarımız Cenab-ı Hakk'ın makbulüdür. Şu halde, biz namaz kılarken hep ahlâki bir yücelmenin özlemi içinde ve gayretinde olmalıyız. Elbette Allah'a lâyık hamd namazına erişmek, zorlu bir arınma konusudur. Ne var ki, kıldığı namazları yeterli bulmayarak bu güzel eğitimden kaçmak, nimetlerin en güzelini kaybetmek anlamına gelir.
Namazın şekli, okunan dualar, namazdaki âyetler ve zikirler gerçek namazın motifleridir. Biz namazı ne kadar yüzeyden kılarsak kılalım bu kuralları uygularız. Zaten gerçek namazı anlamak, tarif etmek için çok derin bilgileri karıştırmanıza gerek yoktur. Yalnız namazdaki hareketler ve namazda Allah'a söylediklerimizi anlarsak, namazın ne denli yüce bir hikmet olduğunu kavrarız.
Şu halde, namazı anlayabilmenin ilk şartı; namazın sabit bir kalıp olmadığını, insanı sıfır noktasından alıp en yücelere doğru arıtan bir faaliyet olduğunu tanımaktır. Bizzat herkes kendisi fark etmiştir ki; hem vakit namazında, hem de muhtelif günlerde kıldığımız namazlar birbirinin aynı değildir. Daha vecd içinde kıldığımız namazlar yanında çok yüzeyde kıldığımız pek çok namazımız vardır. Bu gerçeği bir benzetme ile anlatabiliriz: Namazın gerçeği bir gülün açılmamış goncası gibi kabul edilirse, ona ulaşmak için kat kat bir çok gül yaprağını geçmemiz gerekir. En satıhta kalan yapraklar günlük meşguliyetlerimiz arasında kıldığımız namazlardır. Daha huzurlu ve duygulu kıldığımız namazlar biraz daha içteki yaprakları temsil etmektedir.
Zaten insan nefisle gönül arasında raks eden bir noktaya benzer. Nefse yaklaştıkça namaz yüzeylerde kalır, gönle yaklaştıkça namaz derinleşir. Bu açıdan, namaz bize aynı zamanda kemal açısından bir ölçüdür. Eğer hep satıhta kalarak namaz kılıyorsak hareket noktamız nefisle iç içedir. Aksine, gittikçe arınıyorsak, namaz zevki duyuyorsak gönle yaklaşıyoruz demektir.
Namaz, bütün hayat boyu inananların uymak zorunda olduğu bir ibâdettir. Bu yüzden karakterlerimizi çizen en büyük etkendir. Namaz kıldığı halde, ahlâki kalıplarda beğenmediğimiz davranışlara sahip insanlara bakarak namaza karşı çıkmak; yanlış bina yapan mühendise kızıp cahil ustaya yaptırmaya benzer. Bu görüntünün önemli bir nedeni; namazda gerçeğini bilmeden, onu öğrenmeye gayret etmeden, çoğumuzun namazı kalıplaştırma yanılgısıdır. Namazı ahlâkın vazgeçilmez bir yaşantısı olarak tanımak, sanırım ki bu çıkmazları kökünden halledecektir.
Namaz:
Namaz insandaki ahsen-i takvim (Güzeller güzeli bir hilkat) sırrını ortaya çıkarır.
Allah'a giden kutsal yolda mutlu bir yolculuktur.
Bedene güç, nefse berraklık, ruha huzur; gönle haz veren ilâhi bir ziyafettir.
Namaz, kulun ilâhi huzurda sınırsız bir hamd'ı, kendi hiçliği yanında Sübhan'ın kudretini yaşama zevkidir.
Namaz tahammülü imkânsız nazların manyetik alanında kulun titreşimidir.
Namaz Fatiha sırrının açılıp bizi ilâhi huzurda saflaştırdığı bir mûcize-i Muhammedi (sav)'dir.
Ve namaz Allah'ın kendi muhteşem sanatını mü'minin gönlünde seyrettiği mîraçtır. Böylece namaz, insanın bedeni dahil tümüyle mânaya, evrenlerin sonsuzuna intikal ettiği bir saltanat-ı Muhammedî (sav)'dir.
İşte bu akıl almaz zikrin en yüzeyde yapılması bile ilâhî hoşnutluğu kazandırır. Şüphesiz ki, böylesine akıl almaz bir nîmetin ilâhi huzurda, sezilmesinin bilincinde olmamız gerekir. Namazın böyle çok önemli bir ibâdet olması titiz bir hazırlığı zorunlu kılar.
Değişmeyen bir kural, namazın asıl hedefinin gerçek namaz oluşudur. Ancak riya kokusu taşımayan her namazın da Allah katında kabul olduğu gerçektir. Acaba biz ömür boyu günde beş vakit kıldığımız namazlarda Efendimizin ahlâkına uygun bir sistemi geliştirerek namaza nasıl lâyık olabiliriz? Eğer bir kul ben gerçek namaz kılamıyorum, diye namazı terkederse, kulluktan istifa etmek gibi gaflete düşer. Yine bir kul. namazın her şekli kabul oluyormuş diye, ölene kadar yalnız namazın şeklini taklid ederse; hazzını duymazsa, bu da kendindeki ahsen-i takvim sırrını inkâr olur. O halde namazı, ne kadar yüzeyde de kalsa, hiç terketmeyeceğiz. Ancak her geçen gün, daha doğrusu her fırsatta namazın gerçeğine yaklaşmaya çalışacağız.
Şeklen kılınan bir namazla gerçek namaz arasında pek çok aşamalar vardır. Yani, bir namaz "ya taklid ya da gerçek olur" diye iki tanım yapılamaz. Taklid namazı en dıştaki kabuk sayarsak; özdeki gerçek namaza doğru binlerce kat namaz vardır İşte bize düşen her geçen gün bu aşamaları yavaş yavaş geçerek hakiki namaza yaklaşma gayretidir.
Dr. Haluk NURBAKİ
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır
Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.
O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.
Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.
Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.
‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.
Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.
Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.
Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.
O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.
Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun.
Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.
Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.
Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.
Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.
Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.
‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.
Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.
Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.
Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.
İbn Ataullah İskenderî
Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.
Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!
Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın