GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

ş°¨¨°şİİş°¨¨°şİGÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GGİş°¨¨°şİİş°¨¨°şİ

BORÇLUYUM..

Kaçırdım. Bir daha yetişemeyeceğim kadar uzakta artık bugünün seher vakti. Hüsran..." Oysa "Bana 'bugün'ümü veren, hiç yoktan veriyor. Hiç ummadığım halde veriyor. Hiç hak etmediğim halde hediye ediyor." ...
 


Yaşamak “bir daha” değil…
Gözlerimi açtım. Yapışkan göz kapaklarının ardında uyuşuk bir bedenin içinde buldum kendimi. Gün doğmuştu. Sabahın tazeliği kaybolmuştu. Seher vaktinin çiğleri kurumuştu. Fecrin cıvıltıları susmuş, şehir homurtuları başlamıştı. Güneş benden önce uyanmıştı.
Nasıl da imrenirim böylesi vakitlerde, güneşin henüz doğmadığı yerlerde olanlara. Şimdiki pişmanlığımı alıp yanıma, Atlas Okyanusu’nun ucunda bir ıssız adaya atmak isterdim kendimi. Henüz güneşin doğmadığı o yerde, heyecanla sabah namazı vaktini bekleyenlerden olmak için neler vermezdim. Şimdi haritanın o yerinde olmakla, öylesine tatlı bir bekleyişin kahramanı olacaktım ki.. Öylesine kârlı bir secdenin eşiğinde duracaktım ki.. Öylesine derin bir huzurun eşiğine baş koyacaktım ki…
Kaçırdım. Bir daha yetişemeyeceğim kadar uzakta artık bugünün seher vakti. Hüsran.. “Göçtü kervan, kaldık dağlar başında…” Sofra kaldırıldı. Dostlar dağıldı. Kutlu alışveriş tezgâhı toplandı. Gül tazeliğini yitirdi. Kuşlar lâl oldu. Bir daha içinde var olamayacağım o vaktin. Asla o vaktin secde edeni olamayacağım. Herkesi uykuda bırakıp alnını sonsuz bir uyanıklıkla secdeye koyanlara eşlik edenlerden sayılmayacağım. O vaktin uyanığı yazılmayacağım ebediyen. Geç kaldım. Sanki şimdi vaktin sahtesine kaldım. Sanki varlığın kucağından kovuldum. Üvey oğluyum vaktin.
Sığlaşıyor her şey. Kazaya uğruyor namaz. Secde uzağında kalıyor alnımın. Seccadem beni tanımıyor gibi. Gövdemin değdiği yerler soğuk. Çırpındıkça yanan bir pervane gibi yüreğim. Coştukça kül oluyor. Yakınlık vaad etmiyor hiçbir köşe.
Bir yanım ağlıyorken, diğer yanım susturmaya çalışıyor. Bir yanım kanarken, diğeri kabuk bağlıyor. Savunmam hazır: “Bir sabahı kaçırmaktan ne çıkar? Nasılsa, dün kaçırmamıştın. Önceki gün de. Bu sabah olmadıysa, yarın sabah var.. Üzülecek ne var!” Ama “hayatımın olayı bu” diyor içimden daha cılız bir ses. “Ya şimdi ya hiç…”
“Şimdi” o kadar sahici ki, “sonralar” da “önceler” de hiçe iniyor onun sahiciliği karşısında. Şimdi diye bildiğim dünün kopyası değil. Şimdi diye yaşadığım yarının gölgesi, müsveddesi, denemesi değil. Bana “bugün”ümü veren, hiç yoktan veriyor. Hiç ummadığım halde veriyor. Hiç hak etmediğim halde hediye ediyor. “Bugün dünkü nefeslerinin kopyasıyla idare et!” demiyor. “Bugünlük kalbini durduruyorum, dün ve önceki günler çalıştırdığım yeter!” demiyor. Bugün, yine ama yeniden çalışıyor kalbim. Kanım terütaze bir heyecanla dolanıyor. “Yarın nasılsa sana rızık vereceğim, bugünkü suyunu, ekmeğini, nefesini yarına erteliyorum. Bana biraz vade tanı.” demiyor. “Günlerce baktın gözlerinle, bugün de görmesen ne çıkar!” sıradanlığıyla muhatap olmuyor bana. Bugün de ilk defa görüyorum. Dün de ilk defa gördüm. Yarın da ilk defa görüyor olacağım.
Bugün dudağım orijinal. Dünkü dudağın noter tasdikli fotokopisi ile konuşmuyorum. Bugün yüzüm tap taze. Yarın da yüzüm olacak nasılsa diye, yüzümü aynalardan sakınmaya kalkmıyorum. Bugün sözüm yine bi’tane. İlk defa konuşuyorum. Bugün parmaklarım olması gereken yerde. Eskiz değil parmak uçlarım. Deneme yanılma ile ayar ediyor değilim sözlerimi. Eğreti değil saçlarım. İlk defa olurcasına taze. Bir defalığına olurcasına sıra dışı. Bir daha hiç gelmeyecekmiş gibi-ki gelmeyecek-olağanüstü ve özenli. Hep yine. Hep yeni. Hep yeniden.
Göğün altında biricik varlığım. Her an, el üstünde tutuluyorum. Her an, özenilmiş bir varlığın göğsüne ağırlanıyorum. Her saat başı başköşeye oturtuluyorum. Yedekte bekletilmiyorum. Asil ve özgün nefesler alıp veriyorum.
Şimdi kaçırdığım, sabahlardan bir sabah değil, hayatımın biricik sabahı. Bir daha gelmeyecek. Bir daha gidilmeyecek. Bir daha tekrarlanmayacak. Gelirse ve gidebilirsem, bir başka sabahım daha olacak belki. İçinde sonsuz teşekkürle duracağım taze bir sabah. Eşiğine tanımsız bir minnetle baş koyacağım yeni bir sabah. “Bir sabah daha” değil, sadece “bir sabah..” Biricik sabah… Bi’tane sabah…
Hiç kimseye, hiçbir şeye “bir daha” muhatap olmayacağını bilerek, bir kereliğine muhatap olanlara ne mutlu. Varlığın orijinal. Yüzün orijinal. Sözün orijinal. Bakışın orijinal. Sadece bir kere. Ne daha önce oldu böylesi, ne de daha sonra tekrarlanacak. Bir kere varsın. Bir daha olamayacaksın şimdinin içinde..
Öyleyse özen borçluyum secdeye. Öyleyse, özen borçluyum sevdiklerime. Öyleyse, özen borçluyum kendime. Sadece bir kereliğine…


Dün , bi önceki gün olmadı önceki gün , kaç günler geçiyor böyle ...
özen borçluyum secdeye. Öyleyse, özen borçluyum sevdiklerime.
 Öyleyse, özen borçluyum kendime. Sadece bir kereliğine…
 
Kıyamet günü hesap evvela imandan, sonra namazdandır. Tek vakit namazı kaçırmaktansa, bin kere ölmeyi tercih etmeli. Nerede ve ne şart altında olursa olsun mutlaka namaz kılmalı.

 

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol