GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

TASAVVUF, SAMİMİYET İSTER, SAHTE İSMİ KABUL ETMEZ

TASAVVUF, SAMİMİYET İSTER, SAHTE İSMİ KABUL ETMEZ




Allahu Teala'ya sonsuz hamd olsun! O, bizlere, "mümin" ve "Müslüman" ismini vermiştir; fakat, bu ismin hakkının verilmesini istemekte ve bizleri şöyle uyarmaktadır:

"İnsanlar, denenmeden, sadece "iman ettik, mümin olduk" demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar."(Ankebût 29/2.)

Allahu Teala, için ve dışın bir olmasını istemektedir. Sözü ile işi birbirine uymayan, kalbinden iman etmediği halde, diliyle müslümanım diyenleri şöyle kınamaktadır:

"Bazı insanlar: "Allah'a ve Peygamber'e inandık ve itaat ettik" diyorlar; sonra da içlerinden bir kısmı yüz çeviriyor. Bunlar, mümin değillerdir."(Nûr 24/47.)

"Bedeviler "inandık, mü'min olduk" dediler. De ki: Siz henüz iman etmediniz, öyle diyeceğinize "Biz boyun eğdik, teslim olduk" deyin. Henüz iman kalblerinize yerleşmedi."(Hucurât49/14.)

Ayrıca, Hz. Resûlullah'a (s.a.v) ümmet oluşumuzun da bir hakkı vardır. Ona yakınlığın ve sevilmenin tek yolu, imandan sonra takvadır. Nesebin ve hasebin bu sevgide bir etkisi yoktur. İşte Rahmet Peygamberi'nin (s.a.v) beyânları:

"Bütün muttakîler, Muhammed'in âlidir."
(Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr, no: 318, el-Evsat, IV, 204. (No: 3356); Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, X, 269.)

"Aile çevremden bazıları kendilerinin insanlar içinde bana en yakın ve en sevgili olduğunu düşünüyor. Halbuki durum öyle değildir. Şüphesiz içinizdeki gerçek dostlarım, muttakîlerdir. Onlar (nesep ve yer olarak) kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, değişmez."(Taberânî, el-Mu'cemu's-Sağîr, no: 318; bkz: Buhârî, Edebü'l- Müfred, No: 896. Beyhakî, Kitâbu'z-Zühd, No: 882.)

Resûlullah (a.s) Efendimiz, Muaz b. Cebel'i Yemen'e gönderirken, onunla birlikte uğurlamaya çıktı. Kendisine tavsiyelerde bulundu. Muaz (r.a) binekte, Resûlullah (a.s) ise yerde yaya yürüyordu. Uğurlama yerine geldiklerinde Efendimiz(a.s):

"YaMuaz!
Belki bu seneden sonra benimle burada karşılaşıp görüşemeyeceksin!" buyurdu.

Resûlullah'ın ayrılığından ve bu işaret yollu vefat haberinden dolayı Muaz (r.a) ağladı. Sonra Resû-lullah (s.a.v) geri dönüp, Medine'ye yönelerek:

"Benim için insanların en en yakını ve en sevimlisi her kim olursa olsun, nerede bulunursa bulunsun, muttakî olanlardır" buyurdu.
(Ahmed, Müsned, V, 235; ibnu Hıbbân, Sahih, II, 414-415.)

İnsan insaflı olmalıdır; birilerinin ona sûfî, mutasavvıf, mürid, salih, kâmil, muttakî, alim demesine aldanmamalıdır. Bahsedilen sıfatlar kendisinde yoksa, varmış gibi davranmamalıdır. Allah korusun, insan bir şeyi iddia eder de ispat edemezse, hem Hakk, hem halk indinde rezil olur.

Velilerin terbiyesine girmek ve onların bir parçası olmak gerçekten çok şerefli bir şeydir, ama, bakınız bir arif ne diyor:

"Mürid, şeyhi ile övünen kimse değildir; gerçek mürid, mürşidinin kendisiyle övündüğü kimsedir."
(Şa'rânî, el-Envâru'l-Kudsiyye, I, 200.)

İmam Şaranî'nin mürşidi İbrahim ed-Dusûkî (k.s), gerçek bir müridin hâlini şöyle anlatıyor:

"Kim iffetli, şerefli ve temiz ahlaklı değilse, o benim evladım değildir, bizzat sulbümden gelse bile. Kim de, dinin hükümlerine, tarikatın edeplerine sarılır, günahlardan sakınır, zühd, vera ve az yemeyi elde ederse, o benim hakiki evladımdır, isterse dünyanın öbür ucundan gelen birisi olsun."
(Şa'rânî, a.g.e, I, 99.)

Hak yolcularını birbirine bağlayan tek sebep ve manevî nesep, ilâhî sevgidir. Bu sevginin fiillerdeki ispatına takva deniyor ve 'ben Allah Teala'yı seviyorum' diyenlerden, sadece ihlas ve takva isteniyor. Bunlar olmadan, ulaştım zannedilen her şey yalan veya noksandır. Ariflerin sevgisi, ilâhî sevgiye tabidir. Bir kul, Cenab-ı Hakk'a ne kadar sevilirse, ariflerin gönlünde de o nispette sevilir. İşi zorlaştırmak, ümidimizi kırmak için değil; sadece kalbimizi canlandırmak ve bir gerçeğe gözümüzü açmak için bunları hatırlatmak gerekiyor.

Nakşi yolunun piri Şah-ı Nakşıbend'e (k.s) (791/1388): "Hazretinizin silsilesi nereye kadar ulaşıyor?" diye sorulduğunda; şu manâlı cevabı vermiştir:

"Silsile ile kimse bir yere ulaşamaz!"
(Câmî, Nefahâtu'l-Üns, 532 (Marifet yay. ist. 1995))

Tâhirü'l-Mevlevî (1371/1951) bu cevapla verilmek istenen inceliği şöyle açıklar:

"Herkes Allah için yaptığı amele baksın, mensup olduğu silsileye veya sahip olduğu mevkiye güvenip amelden geri kalmasın, şekillere takılmasın."
(Tâhirü'l-Mevlevî, Mesnevî Şerhi, I, 75.(ist. 1971))

Seyyid Sıbğatullah el-Ervâsî (k.s) demiştir ki: "Bu sâdâtın asıl evladı, onların manevî mirasını (ilâhî aşk, Rabbânî edeb ve Kur'ân ahlâkını) alandır, zahiren evladı olanlar değil. Birine mensup olmaktan maksat, manevî intisaptır. Yani onun yolundan gitmektir. Şekil olarak mürşitle beraber olmaya itibar edilmez."(Seyyid Sıbğatullah, Minah, 70.)

Hz. Peygamber (s.a.v) Efendimizin kızı Fatma'ya (r.ah) yaptığı şu uyarı, her insanı gafletten uyandırmaya yeter:

"Ey Fatmal Kendini ateşten kurtaracak amellere sarıl. Bil ki ben, Allah'tan gelen bir şeyi senden giderememe"
(Buhârî, Vasâya, 11; Nesâî, Vasâya, 6; Dârimî, Rikak, 23.)

Efendimiz (s.a.v), kızının peygamber kızı olmasına değil, salih amellere yönelmesini ve güvenmesini tavsiye etmiştir. Resûlullah (s.a.v) Efendimizin bir diğer uyarısı da şudur:

"Kötü ameli kendisini hayırlardan geri bırakan kimseyi, nesebi ileri geçiremez!"
(Ebû Dâvud, ilim, 1; Tirmizî, Kur'an, 10; ibnu Mâce, Mukaddime, 17.)

Bu inceliği bilen büyük müceddit İmam Rabbânî (k.s), manevî terbiye yoluna girenleri şöyle uyarır:

"Ameli bırakıp veya amelde gevşek davranıp meşayıhın ruhaniyeti ve istimdadı bize yeter düşüncesi ile aldanmamak gerekir."
(İmam Rabbani, Mektûbât, I, 148. Mek.)

Kulluğun aslı, sevgi ve irade ile Yüce Mevla'ya ibadet yapmaktır.

Kulluk ölene kadar devam eder. Herkes kendi amelinden sorumludur.

Kâmil mürşitler, güzel kullukta insanlara örnek ve kuvvet olurlar; zayıf kalplere destek verir; içindeki sönmüş sevgiyi canlandırırlar.

Tasavvuf, cemaat hâlinde ve birlik içinde Allah yolunda yürümektir.

Tasavvuf, topluca tövbe etmektir. Tasavvuf, topluca Yüce Allah'ı zikretmektir.

Tasavvuf, topluca hakka yönelmek ve birbirini hak yolunda desteklemektir.

Tasavvuf, bir kâmil mürşid nezaretinde topluca Yüce Allah'ın ipine yani dinine, Kur'an'a, sünnete, takvaya ve ihlasa sarılmaktır.

Tasavvuf, nefis ve şeytan düşmanına karşı mümin kardeşleriyle bir olup, imanını, dinini ve edebini muhafazaya çalışmaktır.

Tasavvuf, Allah için birbirini sevmek ve bu sevginin gereğini yerine getirmektir.

Tasavvuf, Yüce Sevgili için yaşamak ve O'nun rızası için canını vermektir.

Tasavvuf ancak tadarak anlaşılacak ilahî bir nimet ve saadettir.

Kaynak: menzil.net

 

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol