GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

ALLAH RIZASI İÇİN SEVMEK

ALLAH RIZASI İÇİN SEVMEK

Dünya hayatındaki tek amaçları Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olan ve Allah'a gönülden teslim olan müminler tüm hayatlarını Allah için yaşarlar. Kuran'ın "De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162) ayetiyle bildirildiği gibi, yaptıkları her işte, gösterdikleri her tavırda Allah'ın rızasını kazanmayı hedeflerler. Sahip oldukları herşeyi Allah'ın rızasını ve hoşnutluğunu kazanmaya adayan müminlerin sevgileri de yine ancak Allah içindir. Allah'ı tüm sıfatlarıyla tanıyan, O'nun gücüne ve büyüklüğüne her an şahit olan, Rabbimiz'in rahmetini, sevgisini ve şefkatini tüm yaşamı boyunca her an hisseden bir müminin Allah sevgisi, hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Allah Bakara Suresi'nde müminlerin Kendisi'ne olan güçlü sevgileri ile, müşriklerin çarpık sevgi anlayışları arasındaki farkı şöyle bildirmektedir:

İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür... (Bakara Suresi, 165)

Ayette bildirildiği gibi, insanların bir kısmı Allah'a ortak koşmakta ve diğer varlıkları Allah'ı severcesine sevmektedirler (Allah'ı tenzih ederiz). Müminler ise, hiçbir insanın, maddenin ya da canlının gerçekte kendine ait bir gücü ya da güzelliği olmadığını bilirler. Bunların hepsini, sahip oldukları tüm özelliklerle birlikte yoktan yaratan ancak Allah'tır. Hiçbir canlı kendi güzelliğini tasarlayıp meydana getiremez. Bir insanın yüzündeki güzelliği ya da bir hayvanın sahip olduğu sevimliliği belli bir ömürle yaratan ve ecelleri geldiğinde hepsini yok edecek olan Allah'tır; her güzellik yalnızca Allah'ın hakimiyetindedir. İşte bu nedenle mümin, karşılaştığı tüm güzellikleri, insanları, hayvanları, doğayı Allah'ın yarattığını bilerek sever. Dolayısıyla asıl sevgisi, tüm bu güzellikleri ona veren ve herşeyin sahibi olan Allah'a yöneliktir.

Peygamber Efendimiz de müminlere, birbirlerine duydukları sevginin Allah rızası için olması gerektiğini hatırlatmıştır:

Hz. Ebû Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir."
"İman bağlarının en sağlamı Allah için dostluk, Allah için düşmanlık, Allah için sevgi, Allah için nefrettir."

Allah'a ortak koşan biri ise, bir insanın güzelliğini överken, bu güzelliğin o kişiye ait olduğunu sanır. Bu, bir resim sergisini gezen ve beğendiği bir tablonun güzelliğinin o tabloya ait olduğunu sanarak, o tabloyu öven insanın durumuna benzer. Oysa, asıl övülmesi gereken tabloyu yapan ressamdır. Dolayısıyla, bir insan beğendiği bir güzellikle karşılaştığında, hoşuna giden bir ses duyduğunda, bir yiyecekten zevk aldığında, hemen bu güzellikleri yaratan Rabbimiz'i düşünmeli; sevgisini, hoşnutluğunu ve şükrünü O'na yöneltmelidir. Allah'a şirk koşmadan iman edenler, sahip oldukları herşeyi Allah'a borçlu olduklarını bildikleri için Allah'a çok güçlü bir sevgiyle bağlıdırlar.
Allah, Kuran'da Hz. İbrahim'in müşrik olan kavmine şöyle seslendiğini bildirir:

(İbrahim) Dedi ki: "Siz gerçekten, Allah'ı bırakıp dünya hayatında aranızda bir sevgi-bağı olarak putları (ilahlar) edindiniz. Sonra kıyamet günü, kiminiz kiminizi inkar edip-tanımayacak ve kiminiz kiminize lanet edeceksiniz. Sizin barınma yeriniz ateştir ve hiçbir yardımcınız yoktur." (Ankebut Suresi, 25)

Ayette bildirildiği gibi, Allah'a ortak koşanların dünya hayatında birbirlerine duydukları bağlılık, ahirette büyük bir nefrete dönüşür. Bunun sebebi, Allah'ı unutarak birbirlerini hayatlarının en büyük amacı haline getirmeleridir. Allah bunun karşılığında, bu insanların şirk içindeki sevgi ve bağlılıklarını, ahirette sonsuza kadar sürecek bir kin ve nefrete çevirmektedir.

Kuran'da, dünya hayatına ait metaları ya da insanların sevgisini kazanmayı, Allah'ın hoşnutluğundan daha öncelikli gören insanlar şöyle uyarılmaktadır:

De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kar getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda çaba harcamaktan daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez. (Tevbe Suresi, 24)

İman edenler, dünya hayatının tüm bu süslerinin Allah'a ait olduğunu bilir ve bunları ancak Allah'ın tecellileri olarak severler. Örneğin, müminlerde Allah'ın beğendiği güzel ahlak tecelli ettiği için en fazla sevgi, yakınlık ve dostluğu müminlere karşı duyarlar. Bu sevgi, soy, ırk gibi yakınlıklara ya da herhangi bir çıkara dayalı değildir. Paranın, makamın, kültürün ya da maddi değerlerin de hiçbir önemi yoktur. Allah, müminler arasındaki bu sevgiyi Kuran'da şöyle bildirmektedir:

Kendilerinden önce o yurdu (Medine'yi) hazırlayıp imanı (gönüllerine) yerleştirenler ise, hicret eden (mümin)leri severler ve onlara verilen şeylerden dolayı içlerinde bir ihtiyaç (arzusu) duymazlar. Kendilerinde bir açıklık (ihtiyaç) olsa bile (kardeşlerini) öz nefislerine tercih ederler. Kim nefsinin 'cimri ve bencil tutkularından' korunmuşsa, işte onlar, felah (kurtuluş) bulanlardır. (Haşr Suresi, 9)

Ayette bildirildiği gibi, müminler, iman eden herkesi öz kardeşleri gibi kabul ederler. Bir başka müminin iyiliğini, rahatını sağlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Müminlerin bu sevgi anlayışı ise ancak imanın ve Kuran ahlakının yaşanması ile kazanılabilmektedir.
Peygamber Efendimiz sevginin önemini ve gerçek sevgiyi yaşayan müminlerin üstünlüklerini bir hadisinde şöyle belirtmiştir:
Hz. Ömer (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın kulları arasında bir grup var ki, onlar ne peygamberlerdir ne de şehidlerdir. Üstelik kıyamet günü Allah indindeki makamlarının yüceliği sebebiyle peygamberler de, şehidler de onlara gıpta ederler. "Orada bulunanlar sordu: "Ey Allah'ın Resulü! Onlar kim, bize haber ver!" "Onlar aralarında ne kan bağı ne de birbirlerine bağışladıkları bir mal olmadığı halde, Allah'ın ruhu (Kuran) adına birbirlerini sevenlerdir. Allah'a yemin ederim, onların yüzleri mutlaka nurdur. Onlar bir nur üzeredirler. Halk korkarken, onlar korkmazlar. İnsanlar üzülürken, onlar üzülmezler.
Sevgi gibi büyük bir nimeti müminlere bahşeden ise Rabbimiz olan Allah'tır. Allah Hz. Yahya'ya Kendi Katı'ndan bir sevgi duyarlılığı verdiğini şöyle bildirmektedir:

(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik. Katımız'dan ona bir sevgi duyarlılığı ve temizlik (de verdik). O, çok takva sahibi biriydi. (Meryem Suresi, 12-13)

Bir başka ayette ise Allah, iman edip salih amellerde bulunanlara Kendi Katı'ndan bir sevgi bahşedeceğini haber vermiştir:

İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır. (Meryem Suresi, 96)

Burada çok önemli bir konunun daha üzerinde durmak gerekir. Allah'ın rızasına göre seven bir insan, en güzel ahlaklı, Allah'a en bağlı, en takva olan kimseyi herkesten çok sever. Bu nedenle Peygamberimiz (sav) bütün müminler için en sevgili, en yakın dosttur.
 

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol