º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©
Çıkara dayalı dostluklar
Çıkara dayalı dostluklarBirçok insan kabul etmek istemese de, bazı ilişkilerde, insanların bilinçaltlarında bir çıkar beklentisi olur. Kimi insanlar, kendilerine bazı çıkarlar sağlayabileceklerini umdukları bir insanla karşılaştıklarında hissettikleri heyecanı, "sevgi" olarak algılarlar. Halbuki kalplerinde hissetikleri heyecan, bu insanın kendisine değil, onun sahip olduklarına karşı duydukları "tutkulu bir hevestir". Nitekim birçok insanın karşısındaki kişiye olan sevgisi, bu insanın sahip ol duğu mülke ve servetin derecesine bağlı olarak değişir. Zenginlik insan nefsinde heyecan meydana getirdiği için, en fazla heyecan en zengin olan kişiye karşı duyulur. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu his sevgi değildir; sadece dünya malına karşı duyulan bir tutkudur. Zengin olan bir kişinin ahlaki özellikleri bu bakış açısına sahip olan insanlar için önem taşımaz. Dolayısıyla sinirli, kaba, bencil, akılsız, merhametsiz, çıkarcı, samimiyetsiz, düşüncesiz olsa bile, sadece zengin ya da şöhretli olması bu kişiye ilgi gösterilmesi için yeterli olur.
Bazı kimseler ise, kendilerini eğlendiren insanlarla birlikte olmak isterler ve "benimle arkadaş olacak kişinin beni güldürebilmesi gerekir" gibi açıklamalar yaparak bunu itiraf ederler. Dolayısıyla bu yakınlık da sevgiye dayalı değildir; sadece bir menfaat beklentisinden ibarettir. İnsanın, nefsi gülmek istediği için kendisini güldürecek biriyle birlikte olmaktan zevk alması, onu sevdiği anlamına gelmez. Fakat birçok kişi çıkar elde etmekten duyduğu bu rahatlamayı sevgiyle karıştırır ve bu insanı çok sevdiğini iddia eder.
Bazı kişiler de, güzel insanlarla beraber görünmenin kendilerine itibar kazandıracağına inanırlar. Bu nedenle arkadaş olmak için güzel insanları seçerler; ölçüleri karşılarındaki kişinin boyu, gözünün ve saçının rengi, burun yapısı gibi fiziksel özellikleri olur. Güzellik olduktan sonra, o insan için, bu kişinin aklının, vicdanının veya insani özelliklerinin hiçbir önemi yoktur. Ancak bu konuları önemsememesini, karşısındaki kişiye duyduğu sözde sevgiye bağlar. Halbuki bu sevgi, bu insanlar için, "bu kişinin güzelliğinin bana kazandırdığı itibarı seviyorum" anlamı taşımaktadır. Güzellik gittiğinde geriye kalan ruh ise, bu kişi açısından hiçbir önem taşımaz. Karşısındaki kişi güzel olduğu için, onun merhametsizliğini, ince düşünceli olmamasını ya da insanlara karşı alaycı olmasını görmezlikten gelir.
Bazı insanların en önemli gördükleri çıkarlardan biri ise, kendi ifadeleriyle "hayat garantisi" elde etmektir. Birçok insanın, geleceğini garanti altına alamamak, yalnız yaşamak zorunda kalmak, ekonomik açıdan muhtaç duruma düşmek, hastalandığında kendisine bakacak birini bulamamak gibi endişeleri vardır. Kimileri, bu endişelerini yenmenin en bilinen ve en sağlam yolu olarak evliliği görürler. Bu nedenle, bu özelliklere sahip olduğunu düşündükleri kişiye bağlanır ve onu hiç kaybetmek istemezler. Bu "gelecek korkusu" üzerine kurulu birlikteliği ise, çoğu zaman gerçek sevgi zannederler.
Hayatları boyunca, bu kişinin hoşlanmadıkları birçok yönüne, sadece bu endişeleri yüzünden tahammül etmek durumunda kalırlar. Komşuları ya da arkadaşları ile dertleşir, içerisinde bulundukları durumdan yakınırlar ama, sorulduğunda sadece menfaat beklentisiyle bağlandıkları eşlerini çok sevdiklerini söylerler. Oysa, Kuran ahlakına uygun olarak yaşanan gerçek sevgide hiçbir şekilde bir karşılık beklentisi olmaz. İnsan, karşısındakini hiçbir çıkar beklemeden, o kişide Allah'ın tecellilerini gördüğü için, büyük bir fedakarlık ve coşku ile sever. Onun gıyabında hiçbir zaman için olumsuz konuşmalar yapmaz. Samimi sevgisinden dolayı, ancak onu öven, koruyan konuşmalar yapar. Ona karşı hiçbir zaman için zoraki bir tahammül içinde olmaz, acizlikleri ya da eksiklikleriyle karşılaşsa bile, ona karşı şefkat ve merhamet duyar; eksiklerini sessizce, hissettirmeden kapatmaya çalışır; her an onu rahat ettirmek ister, her istediğini zevkle ve şevkle yerine getirir. Samimi sevgisini, dostluğunu ve yakınlığını en güzel şekilde ifade eder.
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır
Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.
O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.
Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.
Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.
‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.
Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.
Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.
Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.
O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.
Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun.
Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.
Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.
Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.
Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.
Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.
‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.
Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.
Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.
Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.
İbn Ataullah İskenderî
Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.
Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!
Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın