º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©
ALLAH DOSTLARININ VEFAT ANI-1
Vefat Anı Evliyânın meşhurlarından ve Hanbelî mezhebinin büyük fıkıh âlimlerinden Abdullah-ı Ensârî (rahmetullahi teâlâ aleyh) Sehl-i Tüsterî hakkında şöyle anlattı: "Kendisinden başka ilâh olmayan Allahü teâlânın kıy- metli bir kulu vefât edeceği zaman, Azrâil aleyhisselâm gelerek; "Korkma! Erhamürrâhimîne gidiyorsun. Asıl vatanına kavuşuyorsun. Büyük bayrama vâsıl oluyorsun. Bu cihan bir konaktır. Bu konak mü´minin zindanıdır. Ödünç olarak sana verilen bu varlık bir bahânedir. Bu sebepten, bu bahâne gider ve uzaklaşır. Hakîkat meydana çıkarak, kişi devamlı diri olan Allaha kavuşur." der. O kul için, dünyâda bundan daha tatlı, daha hoş ve daha rahat bir gün olmaz."
Evliyânın meşhurlarından Abdullah bin Menâzil (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin vefâtını, Ebû Ali Dekkâk şöyle anlatmıştır: Bir gün Ebû Ali Sekafî ile konuşuyorlardı. Söz arasında Abdullah bin Menâzil, Ebû Ali Sekafî´ye; "Ölüme hazır ol, çünkü ölümden kurtulmanın çâresi yoktur." dedi. Bunun üzerine o zat; "Ey Abdullah sen de hazır ol, şüphesiz öleceksin." deyince Abdullah bin Menâzil hazretleri kolunu yastık gibi uzattı, başını kolunun üzerine koydu ve; "İşte öldüm." diyerek, kelime-i şehâdeti söyledi ve o anda vefât etti.
Bu durum karşısında Ebû Sekafî hazretleri donakaldı. Söyleyecek bir söz bulamadı. Çünkü Abdullah bin Menâzil´e fiilen mukâbele etmek imkânına sâhip değildi. Ebû Ali Sekafî´yi dünyâya bağlayan bir takım sebepler vardı. Abdullah bin Menâzil´in ise Allahü teâlâdan başka meşgûliyeti yoktu. Dünyâ ile alâkasını kesmişti.
Tebe-i tâbiînin büyüklerinden Abdullah bin Mübârek (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretlerinin vefâtı yaklaştığı zaman bütün malını fakirlere verdi. Hizmetinde bulunan bir talebesi, "Efendim, mâlûmunuz üç çocuğunuz var. Onlara mîras bırakmayacak mısınız?" deyince: "Onları Allahü teâlâya emânet ediyorum. O, en iyi vekildir. Eğer çocuklarım, sâlih olur- sa, cenâb-ı Hak, hiç ummadıkları yerden rızıklandırır. Yok, fâsık olur- larsa, malımın kötü insanlara kalmasını istemem." buyurdular.
Vefâtı ânında gözlerini açtı, güldü ve meâlen; "Amel edenler, bu ebedî nîmete kavuşmak için çalışsınlar." (Sâffât sûresi: 61) âyet-i kerîmesini okudu.
Abdullah bin Mübârek vefâtı esnâsında, âzâdlı kölesi olan Nasr´a; "Başımı toprağa koy!" dedi. Nasr ağladı. "Niçin ağlıyorsun?" deyince; "Senin iki varlığını, servetini ve şimdi de yoksul olarak ölümünü görüp ağlıyorum." dedi. İbn-i Mübârek; "Ağlama. Zîrâ ben, Allahü teâlâdan zen- ginler gibi yaşamamı ve yoksullar gibi ölmemi istedim. Sonra sen, bana şehâdeti telkîn et ve ben başka bir söz konuşmadıkça da onu terk etme." buyurdu.
On dokuzuncu yüzyılın büyük velîlerinden Seyyid Abdurrahmân Tâgî (rahmetullahi teâlâ aleyh) hazretleri, yüksek hâl ve kerâmetler sâhibi olup, vefâtına yakın buyurdular ki: "Bana Hac mevsiminde Mina´da olduğum gösterildi. Hacca gelenler bütün velîlerin rûhlarıymış. Bu rûhlar benim için Allahü teâlâdan af ve mağfiret dilediler. Allahü teâlânın beni affettiğini ümid ediyorum.
Abdurrahmân Tâgî hazretleri; Vefât etmeden önceki son gecenin seher vaktinde Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) açık- ça kendisine görünerek bal yemeyi ve şerbet içmeyi emrettiğini söyledi.
Bu sözlerinden sonra kendisine; "Aklınızdan yolculuk geçiyor mu?" diye sorulunca; "Evet geçiyor. Eğer aklımdan yolculuk geçmeseydi, Peygamber efendimiz açık bir şekilde bana görünmezdi." buyurdu.
O günün ikindi vakti sıralarında yanına gelen zevcesi Seyyide Kad- riye Hanımın eteğinden tutarak şu beyti okudu:
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır
Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.
O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.
Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.
Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.
Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.
‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.
Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.
Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.
Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.
O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.
Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun.
Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.
Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.
Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.
Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.
Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.
‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.
Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.
Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.
Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.
İbn Ataullah İskenderî
Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.
Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!
Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın