GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

BİR ÖYKÜNÜN ÖYKÜSÜDÜR.

 

Bir Öykünün Öyküsü


Uçsuz bucaksız ormanların çevrelediği küçük bir köy varmış. (İsimlerin işaret ettiği sınırsız mânâlar boyutunun oluşturduğu fakat beş duyu yüzünden ondan ayrıymış gibi görünen, insanların algıladığı küçük bir kesit olan dünya varmış.) Bu köyde yaşayanların hemen hepsi geçimlerini hep ormandan temin ederlermiş. (Beş duyu dünyasında var olan her birimin varlığı, kaynağını, kendilerini var kılan datadan ya da diğer adıyla esma mertebesinden alırmış.) Tüm rızıkları ormandan gelirmiş. 

(Varlıklarındaki herşey esma mertebesinin hakikatinden gelir ve ortaya çıkarmış.) Onun için ormanı hayatlarının kaynağı gibi görür, onu över yüceltir, ona şükran hissederlermiş… (Görebildikleri hakikat bu kadar olduğu için de, kendilerindeki isimlerin mânâlarının oluşturduğu boyutu yani rububiyeti, tanrı gibi kabul etme, onu övme yüceltme ve ona tapınma gayretine düşerlermiş.)
Köyün yaşlıları, ormanın derinliklerinde aslında çok daha büyük nimetlerin var olduğundan ve atalarından bazı seçkin kişilerin o nimetlere de erebildiklerinden bahsederlermiş… (Hakikatinin farkına varan ihtiyar sahipleri esma mertebesinin de ötesinde daha öz boyutların ve değerlendirişlerin olduğunu müşahede eder ve insanın varlığında o hakikatlere erme potansiyelinin de var olduğuna işaret ederlermiş.)
Bir gün bu köyden yürekli bir genç ucu bucağı görünmeyen ormanın derinliklerini keşfetmeye karar vermiş. (İlim ve iradesiyle kendini en dinç zirve noktada hissettiği sırada insan, rububiyet kayıtlarından geçebilirse, özünün sınırsız sonsuz derinliklerine yönelmeye başlar.) Yanına biraz azık alıp, sonunu bilmediği uzun bir yolculuğa çıkmış. (Varlığını ve beşeriyetini terkedip, hakikatini yaşamaya ve özünün sınırsızlığına erme yolculuğuna adar kendini.) Az gitmiş, uz gitmiş, dere tepe düz gitmiş… (Bu yolda gereken çalışmaları yapana, ilerledikçe bu çalışmalar ve böyle bir yaşam düz yol gibi kolaylaşmaya başlar.) Giderken bir yerlerden sonra etrafta patika yollara ve sağlı sollu konmuş bazı işaret levhalarına rastlamış. (Hakikatini bulmaya her yönelen, tüm insanların aslında aynı hakikat üzere var olduklarına, ister inanan tarafta olsun, ister inanmayan, herkesin her haliyle aslında hakikatinin gereğini yerine getirdiklerine şahit olur.) Önceleri o levhaları izlemiş… (Her birim, her haliyle, her an aslında hakikati anlatır, ona şehadet eder). Daha önce o yoldan gidenlerin koydukları tahtadan işaret levhalarıymış bunlar… (Hiç kimsenin, kendisi için ezelde takdir edilen ve yazılandan başka birşey ortaya koyma imkânının olmadığını, herkesin halinin ezelde yazılmış olduğunu görür.) … …
Derken günler geceler geçmiş ve köyden hayli uzaklaştıktan sonra bir akşamüstü ne işaret levhası kalmış ortalıkta bakacak, ne de bir patika yürüyecek… (Zahir ile batın denenin hakikatte bir olduğu fark edildiğinde ve bu ayrım geride kalıp yok olduğunda, beşeriyet bakışı tamamıyla terkedilmiş olur ve ölmeden evvel ölme hali gerçekleşir, ki ahıret değerleri yanında, geride kalan dünya hayatı, “aşiyan” denen akşamüstünün alacakaranlığı süresince kısa bir yaşanmışlık gibi hatırlanır. Artık o hale eren için ne geçmiş ve gelecek ayrımı kalır, ne de dünyadaki çeşitli inanışların, yolların mensubu olmak sözkonusudur, ve ne de beşeriyetle ortaya konacak çalışmalar veya beşeri mertebeler…)
Yürekli genç içindeki sesi dinleyerek yola devam etmeye karar vermiş ertesi sabah. (Kimin takdirinde var ise, dışsallığın tamamen ortadan kalktığı bu halden sonra artık özüne karşı taşıdığı değere göre bir yaşam tarzıyla tekrar zahire dönük……)
Düşünen ve düşündüklerini paylaşan beyinlere selâm ve saygıyla…

 

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol