GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

Allah Teâlâ Kişi İle Kalbi Arasına Girer

Allah Teâlâ Kişi İle Kalbi Arasına Girer

        Allah Teâlâ'nın kişi ile kalbi arasına girmesini ifade eden Enfâl sûre sinin 24. âyeti, şöyledir:
        "Ey iman edenler! Size hayat bahsedecek olan şeylere çağırdığı zaman, Allah ve Resûlün(ün çağrısın)a uyun. Ve biliniz ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve (yine biliniz ki) siz, mutlaka O'nun huzurunda toplanacaksınız".
        Müfessirler söz konusu âyetin "Allah kişi ile kalbi arasına girer" bölümü hakkında farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bunları şöyle özetleyebiliriz:
        "Allah mümin ile küfr arasına, kâfir ile iman arasına girerek müminin inkârına, kâfirin de imanına mâni olur demektir. Bu görüş, İbn Abbâs (v. 68/687), Saîd b. Cübeyr (v. 95/713) ve Dahhâk (v. 105/723) gibi âlimlere rıisbet edilmiştir(19). Râzî'nin (v. 606/1209) konuyla ilgili açıklamaları da onun bu görüşü paylaştığı izlenimini vermektedir(20). Bu anlayışın kaynağını, gönüldeki iradî meylin Allah tarafından oluşturulduğu ve binâenaleyh kullarından bir kısmına imanı lütfederken diğer bir kısmına ise dalâleti dilediği şeklinde ifade edebileceğimiz "cebr" inancı oluşturmaktadır, denilebilir(21). Zemahşerî (v. 538/1143), âyetin bu şekilde anlaşılmasının Allah hakkında bir iftira niteliği taşıdığına işaret eder(22). Reşid Rızâ (v. 1354/1935) ise İbn Abbas'a izafe edilen bu rivayetin zayıf olduğunu ve esasen bu çeşit rivayetlerin Kur'an'la bağdaşmasının mümkün olmadığını beyân eder(23).
        2. "Allah kişi ile aklı arasına girer de kişi hiçbir şey anlamaz olur" demektir. İmam Mücâhid'e (v. 103/721) nisbet edilen bu görüşün(24) temeli, âyetin baş tarafında yer alan "Allah ve Resulünün davetine icabet edin" ifadesi ve kalbin idrak mahalli olarak anlaşılmasıdır. İlâhî davete ancak aklı olanlar icabet edebileceğinden, âdeta şöyle denilmiş olmaktadır: Bunama, delirme ya da ölüm gibi aklınızı kullanma fırsatını kaçıracağınız musibetler gelmeden önce sizi diriltecek davete koşun.
        3. "Allah kişi ile kalbi arasına girebildiği için, insan O'nun izni ve irâdesi olmadan iman ya da inkâra kadir olamaz" demektir. Süddî'den (v. 127/744) nakledilen bu görüş(25), Taberî (v. 310/922) tarafından da benimsenmiştir(26).
        4. "Allah kuluna yakındır. Hem öyle yakındır ki kişi ile onun özünü oluşturan kalbi arasına girer" demektir. Bu âyet mâna olarak, "Biz o (insa)na şah damarından daha yakınız"(Kâf Sûresi 50/16) âyetiyle aynı anlama gelmektedir. Katâde'ye izafe edilen bu görüş(27), Beyzâvî (v. 685/1286) ve Âlûsî (v. 1270/1853) tarafından da tercih edilmiştir(28). Ayette verilmek istenen mesaj şudur: Allah kalblerinizden geçen her türlü duygu ve düşünceden haberdardır. İcabetinizin gönülden olup olmadığını bilmektedir. Ve unutmayın ki "Hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız". Bu yoruma göre Allah'ın kişi ile kalbi arasına girmesi, Allah'ın yakınlığından kinayedir. Binâenaleyh "havl" kelimesinin Allah'a isnadı mecazdır(29).
        5. Ali b. îsâ'ya (v. 384/994) nisbet edilen(30) ve Zemahşerî'nin de katıldığı bir yoruma göre Allah'ın kişi ile kalbi arasına girmesi demek, "o kimsenin ölümü anlamındadır"(31). Bu yorumun yapılmasında kalbin, insanın canlılığını ayakta tutan cevher olarak anlaşılmış olması ve âyetin son kısmı olan "hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız" bölümü etkili olmuştur, denilebilir. Bu anlayışa göre söz konusu âyet, Allah ve Resulünün davetine icabete teşvik etmekte ve bu konuda geç kalınmama uyarısında bulunmaktadır.
        6. "Allah kişi ile kalbinde taşıdığı arzu ve meyiller arasına girer" demektir. Bu tefsir İbnü'l-Enbârî'ye (v. 390/999) nisbet edilmektedir(32). Râ-ğıb el-İsfehânî (v. 502/1108) de bu görüşü kabul etmiştir(33). İbn Âşur (v. 1394/1973), âyette zikredilen ve "kişi" olarak tercüme edilen "el-mer'u" kelimesiyle "kişinin amel ve cismânî tasarruflarının kast edildiği"ni ifade ederek Allah Teâlâ'nın azim ve fiil arasına girebileceğine işaret eder(34). Muhammed Esed (v. 1992) de "Allah insanın iç arzu ve eğilimleriyle bu arzu ve eğilimler doğrultusunda girişebileceği eylemler arasına müdahale eder" açıklamasıyla aynı görüşü paslaşmaktadır(35).
        Muhammed Hamdi Yazır (v. 1361/1942), nakledilen görüşlerin hepsine değilse de büyük bir bölümüne katıldığını şu ifadelerle ortaya koyar:
        "Ve biliniz ki Allah, muhakkak kişi ile kalbinin arasına girer". Ona kalbinden, kalbine ondan daha yakın, daha hâkimdir. Ondakini gönlünden, gönlündekini ondan daha iyi bilir ve daha yakından hükmü altına alıp sahip olur. Kudreti o kadar geçerlidir ki yalnızca kişi ile başkalan arasına değil, onunla kalbi arasına girer. Şâir (hisseden ve düşünen) "ene" (öz benlik) ile meş'ûr (algılanan) "ene"yi birbirinden ayırır. İnsanı bir anda gönlündeki emellerinden mahrum ediverir. Azim ve niyetlerini bozar ve başka yöne çeviriverir. Kanaatlerini ve zevklerini de-ğiştiriverir. Onunla kalbinin arasını öyle ayırır, öyle açar ki birbirinin zıddı kesilir, insanı kendi kendine hasım eder. Yine kişi ile kalbi arasına öyle girer ki aklını elinden alır ve bütün şuurunu yok eder. Kendi kendini duymaz hale getirir ve nihayet canını alır öldürüverir. Bunun için Allah sizinle kalbiniz arasına perde çektiği ve ölüme davet ettiği vakit icabet etmemeye ve cebrine karşı koymaya imkân bulamazsınız ve biraz sonra başınıza ne geleceğini bilemezsiniz. O halde kalbinizle aranız açılmadan, canınız elinizden alınmadan, fırsat elinizde iken Allah'ın Resulü sizi diriltip canlandıracak, ebedî hayata (diriliğe) yükseltecek ilim veya amel herhangi bir şeye davet ettiği zaman ihmâl etmeyip istekle icabet ediniz"(36).
        Buraya kadar yapılan nakillerden de anlaşılacağı gibi söz konusu âyetin, Allah'ın kalbe yönelik tasarruflarının (yönlendirme, gaflette bırakma, örtülü kılma vs.) hemen hepsine bir şekilde delâlet ettiği söylenebilir. "Her gün (her an) yeni bir tecellîde (şe'n) bulunan Allah Teâlâ"(er-Rahman 55/29), bu sünnetini kulu ile onun kalbi arasında da sürekli icra etmektedir. Bu sebeple "Hiç bir kimse yarın ne kazanacağını bilemez" (Lokman Sûresi 31/34). Allah Teâlâ'nın kalbe yönelik tasarruflarının, O'nun zâtı ile mi yoksa sıfatları vasıtasıyla mı yerine getirildiği meselesi ise kapalı bir konudur. Zira O'nun zâtını kavramak beşer için mümkün olmadığı gibi sıfatlarını da zâtından ayrı ya da zâtının aynı düşünmek mümkün değildir. Ayrıca her şeyin sahibi ve mâliki olması sebebiyle Allah Teâlâ'nın tasarruflarına şu veya bu sebeple sınır çizmek, yüce kudrete karşı gelmek değilse de en azından edep sınırını aşmak demektir. Binâenaleyh Allah Teâlâ, kalbe her türlü tasarrufta bulunabilir. Dilediğine hidâyet eder, dilediğine etmez(37). Dilerse tüm insanları mümin kimseler haline getirebilir(38). Yine dilerse peygamberinin bile kalbini mühürleyiverir"(39). Zira Hz. Peygamberin -sallallahu aleyhi ve sellem- ifadesiyle "Kalbler Rahmân'ın iki parmağı arasındadır ve O, onları dilediği gibi yönlendirebilir"(40). Kur'ân-ı Kerim birçok âyette, ilâhî irâdenin bu anlamda sınırsızlığına işaret etmekle birlikte, insana da -imtihan gayesiyle- iyi ya da kötüyü seçme hürriyetinin -nisbî de olsa-(41) verildiğini(42) ve Allah Teâlâ'nın, genel bir kural olarak, hevâsı uğruna sınır tanımayan "fâşıkları"(43), fıtratını nef-sânî gayeler uğruna örtüp kapatan "kâfirleri"(44), kendisine ya da başkalarına gereği gibi davranmayan "zâlimleri"(45), "şüpheci ve haddi asanları'(46) saptırdığını ve "kendisine yönelene" de hidâyet ettiğini(47) bildirmiştir. Yani Kur'an'a göre insan, irâdesi olmayan bir varlık değildir. Belli gayeler için yaratılmıştır(48). Allah tarafından bazı sorumluluklarla mükellef tutulmuş ise de bunlar, gücünün üstünde mükellefiyetler değildir(49). Bu sebeple insan, yaptığı ameller karşılığında Allah tarafından mükâfatlandırılacak ya da cezalandırılacaktır(50). Binâenaleyh, Kur'ân bütünlüğünü nazar-ı itibara almadan, yüce kudretin sınırsızlığını ve gücünü gösteren âyetleri, parçacı bir yaklaşımla değerlendirmek, kişiyi yanlış bir sonuca götürecektir.



--------------------------------------------------------------------------------

22 el Keşşaf, II, 121.
23 Menâr. IX. 636-637
24 Taberî. age. IX. 2S6: Mâverdi. age. II. 309: İbn Kesir, age.. III. 575.
25 Taberî, age.. IX. 286: Mâuerdî. age., II. 309: İbn Kesîr, III. 575.
26 Taberî. age.. IX. 287
27 Taberî, age., IX, 286: Mâverdî, age., II. 309: İbn Kesîr. III. 575
28 Beyzâvî. Envâru't-tenzil. l. 380: Âlûsî. Rûhu'l-meâni. IX 191
29 Beyzâvî. age.. . 380; Âlûsî, age.. IX. 191. İbn 'Âşûr. Tahrir, IX. 315.
30 Mâverdî. age.. II. 309.
31 el-Keşsâf. II. 121.
32 Mâverdî. age. 309.
33 Müfredat, s 138
34 Tahrir. IX 315
35 bk Kur'ân Mesajı (Çev Câhid Koylak ve Ahmet Ertürk). 1. 325
36 Hak Dîni. IV. 2386-2387 (kısmen sadeleştirilerek)
37 İbrahim 14/4: en-Nahl 16/93: Fâtır 35/S
38 el-En'âm 6/3S. 149: Yûnus 10/99.
39 es-Şûra 42/24.
40 Tırmizî. Deavât. 89. 124: İbn Mace, Mukaddime. 13: Abıned b. Hanbel. Müsned. II,
168.
41 el-İnsân 76/30: et-Tekvîr 81/29
42 el-Kehf 18/29; el-Beled 90/10
43 el-Bakara 2/26; el-Mâide 5/108
44 el-Bakara 2/264: el Mâide 5/67- Gâiır 40/74
45 Âl-i imrân 3/S6-. el-Mâide S/51: İbrahim 14/27
46 Gâfır 40/34
47 er-Rad 13/27
48 ez-Zâriyâl 51/56: el-Mülk 67/2
49 el-Bakara 2/286
50 el A'râf 7/43: en Nahl 16/32 en-Neml 27/90

 
Dr. Âdem Ergül

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol