GÜLCEMAAT DİYARINA HOŞGELDİNİZ
 

º°¨¨°º©©º°¨¨°º©GÜLLERİNEFENDİSİ2.TR.GG©º°¨¨°º©©º°¨¨°º©

Mürşid-4

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarında Anadolu´da yaşayan velîlerden Seyyid Alâeddîn Ali Semerkândî (rahmetullahi teâlâ aleyh) ileri yaşlarında Mekke-i mükerremede bir mikdâr ikâmetten sonra, Medîne-i mü- nevvereye ziyârete geldi. Resûlullah efendimize olan aşkı sebebiyle ora- dan ayrılamadı. Yıllarca türbede hizmet etti. Bir gün Peygamber efendi- mizi baş gözü ile gördü. Kendisi şöyle anlatır: İlk zamanlar mağarada ka- lırdım. Bir gün Resûlullah efendimizi ziyâret etmek için mağaradan çık- tım. Kabr-i şerîflerine varıp, arada hiçbir vâsıta olmadan doğrudan feyz ve bereketlerine kavuşturmasını istedim. Bunun üzerine Resûlullah e- fendimiz; "Ey benim makbul oğlum! Bütün velîlerin sultanlığı sana verildi. Allahü teâlânın izniyle seni cümle velîlerin önderi kıldım. Allahü teâlâ se- ni kabûl eyledi. Bundan sonra senin için vâsıtalar kaldırıldı. Gözünü yum ve Hakk´ın kudretini müşâhede et." buyurdu. Gözümü yumdum, ansızın mübârek dedemin kabrinin yarıldığını gördüm. Yanında biri sağında biri solunda duran yeşil elbiseli iki zât vardı. Yüzlerinin heybetinden nere- deyse aklımı kaybedecektim. Mübârek dedem elini yüzüme sürdü. Kal- bim rahatladı. "Biri Cebrâil biri Mikâil´dir, korkma! Gözünü yum kulağını aç! Babana telkin ettiğimi sana da edeyim." buyurdu. Elimi eline alıp, ba- na tövbe ettirdi, bir şeyler okudu. Bunlar aynen hatırıma nakşolundu. Sonra başını kaldırıp, üç defâ Lâ ilâhe illallah buyurdu. Ben de tekrar et- tim. Bana; "Ey oğul! Sana bunları okudum ki, sen dahi benim gibi oku- yup, benim telkinim gibi telkin edesin. Bu zikri işâret eyledim. Çünkü bu, zikrin en üstünüdür. Çocukları bununla terbiye ederler. Dereceleri katetmek bununla müyesser olur." buyurdu. Bundan sonra bana perdeler açıldı. "Azîz oğlum! Senin dostun benim dostumdur. Senin sırrın benim sırrımdır. Seni seven beni sever. Senden tövbe eden benden tövbe et- miştir. Var git ümmetimi tarîkine, yoluna dâvet et." buyurdu. Bunun üze- rine ben; "Ey dedem! Benim tarîkime girenin diğer tarîklerden üstünlüğü var mıdır? Bunları bildirin de insanlara açıklayayım. Böylece tarîkime rağbet etsinler." dedim. O zaman Peygamber efendimiz; "Ey oğlum! Bu yola girene ne vereyim." buyurdu. Ben yirmi üç şey istedim ve; "Eğer Allahü teâlâ kabûl buyurursa, bana bildirilsin." dedim. Âniden dedemin sağında duran Cebrâil aleyhisselâm kayboldu. Bir müddet sonra gelip; "Yâ Resûlallah! Allahü teâlâ selâm ediyor. Dostum Ali, talebeleri ve tarîkine girenler hakkında ne dilerse ona ihsân ettim, buyurdu." dedi. Bunları duyunca dedem sevincinden tebessüm etti.

Ali Semerkandî hazretlerine ihsân olunan yirmi üç şey şunlardı: 1) Müridleri ve talebeleri dünyâda nâmerde muhtâc olmasın, 2) Şeytan şerrinden, kötülüğünden emin olsunlar, 3) Şirkten, Allahü teâlâya ortak koşmaktan uzak olsunlar, 4) Zâlimlerin şerrinden emin olsunlar, 5) Kazâ ve belâdan emin olsunlar, 6) Düşmanın hîlesinden muhâfaza olsunlar, 7) Doğru yoldan ayrılmasınlar, Hidâyet, doğru yol üzere olsunlar, 9) Yaptıkları ameller Allahü teâlânın katında makbûl olup, kıyâmet gününde yüzlerine vurulmasın, 10) Allahü teâlâ onlara ibâdet ve tâatın lezzetini versin, 11) Kendileri ve evlâdları cin ve şeytan şerrinden muhâfaza olsunlar, 12) Sıdk ile, samîmiyetle, doğrulukla bu yola inanan kimsenin evine Allahü teâlâ her gün ve her gece yetmiş rahmet yağdırsın, 13) Âilesini, çoluk-çocuğunu Allahü teâlâ tâûn şerrinden korusun, 14) Kim yoluna girerse, şehîd olarak vefât eder, 15) Bu yola fakir bir kimse girerse, kimseye muhtac olmaz. Ölümü öksüz ölümü gibi olur. Zengin bir kimse girerse, Allahü teâlâ ona ölüm acısını çektirmez, 16) Son nefesinde kevser şarabını içip, dünyâdan kanmış olarak çıkar, Cennet´e kanmış o- larak girer, 17) Bu yola giren kimsenin kabri Cennet bahçelerinden bir bahçe olur, 18) Kabirde Münker ve Nekirin azâbından kurtulur, 19) Kabir azâbından kurtulur, 20) Mahşerde Burak´a binmiş olarak gelir, 21) Kıyâmet gününün sıcağından kurtulur. Livâ-ul-hamd´ın gölgesinde gölgelenir, 22) Cennet´e hesâbsız ve azâbsız ilk girenler ile girer, 23) Peygamberler ve evliyâdan sonra, ilk önce cemâl-i ilâhîyi görür.

Daha sonra Peygamberimiz buyurdu ki: "Evlâdım Alâeddîn! Allahü teâlânın sana ihsân ettiği ilmi, ümmetime öğret ki, zâyi olmasın. Sana verdiğim şu asâyı Anadolu tarafına at. Nereye düşerse, orada bulunan ümmetime îmân ve ibâdet bilgilerini öğret, sünnetimi ihyâ et." Seyyid Alâeddîn, Resûlullah efendimizin bu emrine hem çok sevindi, hem de O´ndan ayrılacağı için çok üzüldü. Fakat emir böyle olduğu için; "Başüs- tüne." deyip elindeki asâyı Anadolu tarafına fırlattı. Asâ, Seyyid Alâed- dîn´in bir kerâmeti, Peygamber efendimizin de bir mûcizesi olarak, Lârende, Karaman bölgesine düştü. Seyyid Alâeddîn ise, Allahü teâlânın izniyle, yanında evliyânın rûhları ile berâber, kısa zamanda Karaman´a asâsının düştüğü yere geldi. Kendisini o bölgedeki velîler karşıladı. Karamanlıları Ehl-i sünnet îtikâdı üzere yetiştirmek için gece gündüz demeden çalışmaya başladı.

Seyyid Alâeddîn Ali Semerkândî hazretleri sözleriyle ve halleriyle Allahü teâlânın kullarına ışık oldu. Çok talebe yetiştirdi. Bir gün talebeleri; "Hocam, mürşid kime denir?" diye sordular. Bunun üzerine; "Kitâbul- laha yapışıp hayır yollarına giden ve hayra erişip eriştirendir." buyurdu.

Bir de; "Şerîat ilimlerini bilir. Kur´ân-ı kerîmin sırlarına vâkıf olur. Alla- hü teâlânın kitabı ile amel eder. Bunun için de sırât-ı müstakîm (istikâ- met üzere, dosdoğru) olmak lâzımdır." buyurdular.

Evliyânın büyüklerinden Vecîhüddîn Ömer Efendi (rahmetullahi teâ- lâ aleyh) buyururlardı ki: "Hak yolu arayanlara onlara yol gösterecek bir mürşîd-i kâmil, rehber lâzımdır."

Büyük velîlerden Seyyid Yahyâ Şirvânî (rahmetullahi teâlâ aleyh) sevdiklerine: ?Üstâd; tâliblere tövbe ve istiğfârı ve yolun edeplerini öğretmek için lâzımdır.? buyururdu.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır

 Menkibeler  25 kez okundu 11/09/2012 Salı 8 yorum yapılmış

Allah’ın sevgisini tatmadan sakın bu fâni dünyadan göçmeyesin.

O’nun sevgisinin tadı, yiyecek ve içeceklerde bulunmaz.


Çünkü bunlardan istifade etmede kâfirlerle hayvanlar sana ortaktır. Sen Allah’ın zikrinin tadını almakta ve cem makamına muvaffak olmakta meleklere ortak ol.

Ruhlar, nefislerin serpintilerine tahammül edemez. Dünya leşine battığında bu halinle ‘ın huzuruna çıkmaya layık olamazsın. Çünkü günahla kirlenmiş olanlar Allah’ın huzuruna alınmazlar.O halde kalbini temiz tut ki, gaybın kapıları sana açılsın.
Günah işlemeyi bırakıp, zikir ve tevbe ile Allah’a dön.

Kapıyı ısrarla vurana kapılar açılır. İnsanların birbirine karşı iyi ve dostça davranışları olmasaydı, bunları sana anlatmazdım.
Rabiatü’l-Adeviyye:’Bu kapı ne zaman kapandı ki açılsın.

‘demiştir. Fakat ey kişi! Bu seni Allah’a ulaştıran kapıdır.

Kalbinin Allah’ın birliğinden habersiz ve bu konuda dikkatsiz olmasından sakın.

Zikredenlerin birinci basamağı, Allah’ın birliğini ve tekliğini anmaktır.

Zâkirlere kapının açılması ancak ‘ın birliğini anmalarından dolayıdır.

O’nun rahmetinden kovulanlar da ancak yaptıkları işin önemini kavramaksızın, körü körüne, bilinçsizce Allah’ı zikrettikleri için kovulmuşlardır.

Zira Allah’ı zikirde sana ancak nefsin muhalefet eder. Yaratıklara olan sevgin ne çok, Allah’a olan sevgin ise ne az!
Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevme kapısı sana açılmış olsaydı, elbette seni şaşırtan çok şeylere tanık olurdun. 


Gecenin ortasında uykuyu bölüp, kıldığın iki rekât namaz, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.
Hastaları ziyaret etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Cenaze namazını kılman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.


Müslüman kardeşine yardım etmen, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir. Eziyet veren şeyleri yoldan uzaklaştırman, Allah ile karşılıklı olarak birbirinizi sevmektir.

Yere bırakılmış kılıcın onu savuracak bir kola ihtiyacı vardır. Senin için Allah’ı zikirden daha faydalı ibadet yoktur.

Çünkü zikir ayakta duran, rükû ve secde yapamayan yaşlılar ve hastalar için de kolay bir ibadettir.

Allah’ın huzuruna nasıl çıkacağını, âlimler ve hikmet sahipleri sana öğretirler
.
Sen hiç satın alınır alınmaz hizmet etmeye elverişli köle gördün mü?! Bilakis o önce bir eğitimciye verilir de o onu eğitir, ona edep ve terbiye kazandırır.


Eğitim ve terbiyeyi başarıyla tamamladığında hükümdara hizmet etmeye başlar. Velilerin yaptığı da budur.
Öğrenciler, onların himmetiyle huzura varacakları güne kadar onlarla beraber olurlar.

Yüzme hocası, birine yüzmeyi öğreteceği zaman o kişi yalnız başına yüzebilecek seviyeye gelinceye kadar onunla yanyana yüzer.
Artık o yüzmeye başladığında ise onu korkusuzca denize salabilir.

‘Peygamberler, veliler veya salihler vasıtasıyla Allah’a yaklaşılamaz.’
diyen düşünceden uzak dur.

Kuşkusuz Allah kendine ulaşmak isteyenler için onları vesile kılmıştır.

Velilerden sadır olan, su üzerinde yürümek, havada uçmak, gizli şeyleri haber vermek ve suyun kaynayıp çıkması gibi harikulade haller, peygamberin doğruluğuna şahittir.

Çünkü velilere verilen kerametler, peygamberlerinden dolayıdır.



İbn Ataullah İskenderî 

Yazar: Güllerin Efendisi
Allah'ın Rahmeti ve Bereketi Hepimizin Üzerine Olsun.


Bu yazıya toplam 1 yorum yazılmış, sende yorum yazmayı unutma!

Ergin demişki;12/09/2012
Yüce Rabbimin Rahmeti ile Bütün İnsanları Bağışlasın

İsim (Zorunlu)
E-Posta adresin (Zorunlu)
Websiteniz (Varsa)

gullerinefendisi2.tr.gg
Tüm hakları saklıdır.Copyright © 2012 - 2013
Çizen: http://gullerinefendisi2.tr.gg/ , HTML&CSS Döken: http://gullerinefendisi2.tr.gg/
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol